yumurta yusuf'un olgunluk yaşlarında geçmektedir. bir metropolde yaşamakta olan yusuf, sahafında kitaplarıyla yalnız bir yaşam sürmekte olan bir şairdir. fakat annesinin ölümü vesilesiyle taşraya yaptığı yolculuk onun kökünü, geçmişini ve tüm hayat biçimini sorgulamasına yol açan bir yolculuğa dönüşür. doğduğu toprakların yaşam biçimine, geleneğine sırtını dönmüş ve ona karşı yabancılaşmış olan yusuf taşrada bir yaşam sınavından geçer. taşranın ona küstüğünü, artık buralara ait olmadığını imleyen en iyi sahnelerden biri de filmin sonuna doğru bir çoban köpeğinin üzerine atlamasıdır. ayrıca köpeğin karşısına çıkmasının taşradan ayrılmasını engelleyen, ona burda kalmasını söyleyen bir mesaj olarak da okumak mümkündür.
kuşkusuz bu sahne onu derinden sarsmış ve ona farkındalık kazandırmıştır. annesinin ölümüne ağlamayan yusuf, köpek üzerine atladıktan sonra ayılınca ağlamaya başlar ve manevi bir boşalma yaşar. ve belki de kökleriyle barışır.
bal filmi bu üçlemenin son filmi olup yusufun çocukluğuna değinmekte. önceki filmlere kıyasla daha olgun bir forma sahip olduğunu söylenebilir. yusuf içine kapanık, korkak bir karaktere sahiptir çocukluk yıllarında. okulda herkes okuma yazmayı yavaş yavaş sökmekteyken o bu işi becerememekte ve öğretmeni tarafından ödüllendirilememektedir. arkadaşları tenefüste bahçede oyun oynarken o sınıfta yalnız başına kalmaktadır. ve ayrıca yusuf babasından başka kimseyle konuşmamakta, ancak babasının yanındayken kendini rahat hissetmekte, ama onunla bile ancak kısık sesle konuşmaktadır. onun en büyük dostu babasıdır. en zevk aldığı şey babasıyla beraber ormana gidip kovanlardan bal toplamaktır. fakat bir gün babası ortadan kaybolur. ağaçtan düşerek ölmüştür. böylece yusuf hayatta yapayalnız kalır. nasıl kovanın içindeki suya yansımış olan ayı kavrayıp tutmak istese de, o da tıpkı babası gibi elinden kayıp gitmiştir.
üçlemenin en güzel yanlarından biri de filmlerin arasındaki bağlantının naifliği. mesela; yumurtada yusufun ormanda altında uyuyakaldığı ağaç ile bal'ın sonunda yusufun akşam karanlığında ormanda babasını aramak için yola çıktıktan sonra yanına kıvrılıp yattığı ağaç aynı gibi durmaktadır. yani yusuf her ne kadar kendisine ayrı bir yaşam kursa da babasını unutamamış, hala babasının özlemi içerisinde onu aramaya devam etmektedir. hala onun kadar iyi bir dost edinememenin çaresizliği içindedir.
ayrıca yusufun epilepsi krizlerinin geldiği anlar da bir öneme sahip. yumurta'da bir urgancının urgan düzeltmesini izleyen yusuf, her ne kadar filmde anlamasak da, bal'daki urgancı sahnesini referans aldığımızda, urganın babasını temsil ettiği ve bu yüzden yere düşüp epilepsi krizi geçirdiği yorumu yapılabilir.
yusuf üçlemesi, zahiri anlatımı güçlü olmasının yanında, batıni yönden de bu toprakların kültürüyle oluşturulmuş bir şekle sahip. yönetmenin kurduğu katmanlı yapı filmi daha da güçlendirmekte. kullanılan meyveler, hayvanlar, eşyalar da bu katmanlı yapının önemli bir parçası; filmlere isim vermiş gıdalar, ayrıca nar, elma gibi meyve, balık, yılan, ceylan gibi hayvanlar.
en önemlisi hikaye güzel. izleyiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder